tebessüm forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

tebessüm forum

Seviyeli arkadaşlıklar ve seviyeli paylaşımlar yapabileceğiniz sıcak bir ortam
 
RadyomuzAnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 İmam Tahâvi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
By Quarisma
Admin
Admin
By Quarisma


Mesaj Sayısı : 518
Kayıt tarihi : 13/07/08
Yaş : 44
Nerden : İstanbul

İmam Tahâvi Empty
MesajKonu: İmam Tahâvi   İmam Tahâvi Icon_minitimeSalı 15 Tem. 2008, 10:26

(229 – 321)

Adı Ahmed. Baba adı Muhammed. Künyesi Ebû Ca‘fer. Mısır’da Nil Havzası çevresine kurulu köylerden biri olan Tahâ’da Hicrî 229[1] yılında dünyaya geldi. Köyüne nisbet edilerek daha çok “Tahâvî” diye anıldı.
*



Yetişmesi ve İmam Müzenî (rh.a.) ile Bağı



Temel bilgilerinin çoğunu dayısı olan İmam Müzenî’den aldı.



İmam İsmâil İbn Yahyâ el-Müzenî İmam Şafiî’nin(rh.a.) talebelerinden ve mezhebinin zirve âlimlerindendir. Bir çok Şâfiî âlimi bu âlim ve fâzıl insanı mezhebte “müctehid” seviyesinde görmekte, bir kısım ilim ehli de onu “müstakil müctehid” saymaktadır. Zühd ve takvâsı, ince meselelerdeki mânâ derinliklerine dalma, onları kavrama ve ifadedeki kabiliyeti İmam Müzenî’yi unutulmaz âlimlerden kılmıştır. Hattâ “Mir‘âtü’l-Cinân” isimli eserde o, İmam Şafiî’nin yolunu, usûlünü, fetvâlarını en iyi bilen âlim olarak zikredilmiştir. Devrine göre gerçekten çok eser vermiş bir ilim ehlidir.



İmam Tahâvî, böyle bir âlimin dizi dibinde, evinde ve kucağında yetişmiş, onun sevgi ve ilgisiyle büyümüştür.



Ancak bu sevginin daha sonraları biraz da olsa kırgınlığa döndüğünü biliyoruz; çünkü Tahâvî(rh.a.) Hanefî kitaplarına merak sarmış, onları elinden düşürmez hale gelmiştir. Yeğeninin bu merakını önlemeye çalışan İmam Müzenî, gayretlerinde başarılı olamamış, ümidi kırık bir şekilde; “Vallahi senden bir hayır gelmez,” bir başka nakilde de; “Vallahi sen iflah olmazsın,” diyerek kırgınlığını ve ümitsizliğini yeminle ifade etmiştir.



Dayısından duyduğu bu acı sözlerin de tesiriyle Hanefî âlimlerinden ders almaya başlamış, giderek tarihin ender gördüğü ilim adamlarından biri haline gelmiştir.



Kendisinden ilim aldığı insanlar arasında Fakihler olduğu gibi devrin en meşhur muhaddisleri de vardır. Abdü’l-Aziz İbn Ebu Tâhir et-Temîmî, İmam Tahavî’nin hocalarını içinde toplayan bir eser kaleme almış, bu âlimler bir cildi doldurmuştur.



Hâfız Ebu Ya‘lâ, “el-İrşâd” isimli eserinde İmam Tahâvî’nin hanefî mezhebine geçme sebebi ile ilgili olarak şunları anlatır:



“Tahâvî, İmam Müzenî’nin kız kardeşinin oğluydu. Muhammed İbn Ahmed eş-Şurûtî ona; - Niçin dayına muhalefet ettinde Ebu Hanîfe’nin mezhebine geçtin? diye sordu. Bu soru üzerine Tahâvî; Dayımın devamlı olarak Ebu Hanîfe’nin kitaplarını mütâlaa ettiğini görüyordum. Benim o mezhebe geçişimi bu hazırladı,” dedi.



*



Şam Seyahati



Mısır âlimlerinden Ebu Ca‘fer Ahmed’den (rh.a) fıkhî bilgiler aldıktan sonra 268 yılında Şam’a gelmiş, İmam Muhammed’in talebesi olan Îsa İbn Ebân’dan ilim alan ve Şam Diyârının Kadılar kadısı olan Ebu Hâzim Abdülhamit ile karşılaşmış ve hadis alanında ve bu ümmetin büyüklerinden gelen haberler konusunda büyük bir hazine sahibi olan bu zattan ilim almış, bu seyahatle ilmî ufku daha da genişlemiştir.



*



Muhaddisler Arasında Tahâvî



İmam Ebu Ca‘fer et-Tahâvî, hadis dalında gerçekten gıpta edilecek çalışmaların, gayretlerin olduğu, zirve sayılacak günlerin yaşandığı bir devrin insanıdır. Aynî (rh.a.) der ki: İmam-ı Buhârî vefât ettiğinde o 27 yaşlarında, İmam-ı Müslim vefat ettiğinde 32 yaşlarında, İmam İbn Mâce vefat ettiğinde 44, Ebu Dâvûd vefat ettiğinde 46, Tirmizî vefat ettiğinde 50, İmam Neseî vefat ettiğinde de 74 yaşlarındadır. İmam Ahmed İbn Hanbel vefat ettiğinde ise henüz 12 yaşlarında idi.



Bu fazîlet yüklü insanlar, hadis alanında akla durgunluk verecek bir titizlik, samimiyet ve gayret gösteren insanlardır. İmam Tahâvî de bu ilimde son derece gayretli, rivâyetlerinde titiz ve güvenilir bir ilim ehlidir.



Ayrıca onun naklettiği hadisler ve haberlere bir fakih gözüyle bakışı ve onları değerlendirişi, ondan gelen nakillere daha da bir özen gösterilmesine sebep olmuştur. Nitekim rivâyetlerle istidlal sadedinde söylediği sözler, fıkıh alanında behresi olan ilim ehli için diğer muhaddislerin sözlerinden çok daha farklı ve kıymetlidir.



*



Onun için Söylenenlerden Bir Demet



Ebu Sa’îd İbn Yunus, Târihu’l-Ulemâi’l-Mısrıyyîn’de şöyle der:



“Tahâvî, sika (hadis rivâyetinde güvenilir), sebt (hadis lafızlarının korunmasında son derce dikkatli ve titiz), derin fıkhî anlayışa sahip bir âlimdir. Ondan sonra, yerini dolduracak biri gelmedi.”



Bu sözün bir benzeri de İbn Asâkir’in tarihinde vardır.



Endülüs âlimlerinden İbn Abdilberr de onun hakkındaki kanaatlerini şöyle özetler:



“Tahâvî, mezheb olarak Kûfelilerin yolunu benimser.[2] Ancak o, bütün fıkıh âlimlerinin mezhebini bilen birisidir.„



Sem’ânî de şöyle der:



“Tahâvî ilimde önder, hadiste sika (güvenilir), fıkıhta derin anlayış ve bilgi sahibidir.”



İbnü’l-Cevzî de benzer övgü kelimelerinden sonra keskin zekâsına dikkat çeker.



İbnü’l-Cevzî’nin torunu ise bu aziz insanı daha dolgun kelimelerle bizlere şöyle tanıtır:



“Tahâvî, hadisteki güvenirliği, İslamı yaşayışının güzelliği, her türlü fâzîletle yüklü bir insan oluşu, hadis ilmine vukûfiyeti, inceliklerini anlayış ve değerledirişi, onun nâsih ve mensûhunu biliş ve ayırt edişi konularında âlimlerin ittifak ettiği birisidir. Ondan sonra yerini alabilecek birisi gelmedi. Selef, halef herkes onu övgüyle yâd eder.”



Onun hakkında söylenen hayırlı ve güzel sözler, bu satırlara sığmayacak kadar çoktur ve o, bu sözlere fazlasıyla layık bir âlimdir.



Devrinde, ilim yolculuğunun son durağı o idi. Sahralar aşıp ona gelenler, ilmî ve manevî hazla dolu anlar yaşar, çözülemeyen, zihni kurcalayan bir çok girift konular, onun zeka ilim ve pınarından dökülen kelimelerle çözülür, böylece gönüller huzur bulurdu.



Zaman zaman zor meselelerden biri çözülüp gönüller huzur duyduğunda, bu vesîleyle takdir ve sevinçler dile geldiğinde İmam Tahâvî’nin; dayısının gönül kırıklığını ve yeminini hatırlayıp latife yollu; “Dayım hayatta olsaydı şimdi yemininin keffâretini verirdi,” dediği kaynaklarda yer alır.



Kısaca; hanefî âlimleri arasında son söz devrinde ona aitti. Eserleri ve fikirleri, sonraki asır ilim ehlinde de derin tesirler bırakmıştır.



*



Vefatı



Nil Nehri boylarında yetişen bu ilim, irfan ve samimiyet dolu insan, bu nehir kadar sel sel olup gelecek nesillere ilim akıttıktan sonra, doksan yılı geçkin hayırlarla dolu bir ömrü geride bırakarak hicrî 321 yılında, Zilkâde ayının ilk günlerinde, bir Perşembe gecesi, hayata gözlerini yummuştur…



*



Eserleri



Herkesin takdir ve istifade ettiği nadide eserleri, asırlarca bu ümmetin ilmî susuzluğunu gideren kültür hazineleri arasındaki yerini almıştır. Bu eserlerin bir kaçını yeniden hatırlamakta fayda vardır:



1 – Ahkâmu’l-Kur’ân.



2 – Meânî’l-Âsâr.



3 – Müşkilü’l-Âsâr.



4 – Eş-Şurûtu’l-Kebîr – Eş-Şurûtu’s- Sağîr - Eş-Şurûtu’l-Evsat



5 – Şerhu’s-Siyeri’l-Kebîr



6 – Şerhu’s-Siyeri’s-Sağîr



7 – Muhtasar



8 – En-Nevâdir



9 – Et-Târîhu’l-Kebîr



10 – Menâkıbu Ebî Hanîfe



.....



İmam Tahâvî’nin yukarıda zikredilen “Muhtasar”ı, Hanefî fıkhında ilk telif edilen muhtasardır. Bu tür eserler, fıkhın ana konularını zikreder ve onların bünyesinde öz ifadelerle âlimlerin bu alanlardaki görüşlerini serdederler.



İmam Tahâvî’nin bu eseri gerçekten sonraki nesillere örnek olmuş bir eserdir. Sonraki yıllarda bir çok muhtasar kaleme alınmış, İmam-ı Kerhî’nin, Kudûrî’nin, Murğînânî veya Semerkandî’nin muhtasarlarında olduğu gibi bu muhtasarlar üzerine bir çok şerhler yapılmıştır.



«Keşfü’z-Zünûn»da İmam Tahâvî’nin Muhtasar’ı ile ilgili olarak şöyle denir : “Bu kitap, mezhebimizde telif edilen ilk muhtasardır ve muhtasarların en güzeli, tertibi en hoş olanı, Ebu Hanîfe ve talebelerinden gelen rivâyetleri en sıhhatli şekilde nakledeni, dirâyet açısından en güçlü olanı, fetvâ açısından en çok tercihe şâyân olanıdır…”



Tahâvî’nin “Muhtasar”ı üzerine de şerhler yazılmıştır[3]. Zannediyorum bu şerhlerin en kıymetlisi, Hicrî 371 vefat eden Ebu Bekir Ahmed İbn Ali el-Cessâs’ın şerhidir. Bu iki zirve âlimin bir kitapta buluşmuş olması bile, başlı başına bir kıymettir. Kıymetini idrak edenin nezdinde kolay kolay erişilemez, altın, gümüş ve mücevherlerle ölçülemez bir hazinedir.



Ancak ortada acı diyebileceğimiz bir gerçek vardır. Bu insanın geride bıraktığı paha biçilmez ilmî hazîne üzerinde günümüzde çok az çalışma vardır ve bir çok eseri henüz el yazması olarak kütüphane raflarında kendisine uzanacak hayırlı elleri beklemektedir.



*



Bir kaç kelime



Biz de ümitle bu şuur ve azme sahip ilim ehlini, onların ortaya çıkaracağı ilmî eserlere gereken kıymeti verecek ve takdir edecek insanları bekliyoruz.



Bundan çok daha âcil olan bir beklentimiz daha var: Akademik alanda çalışan kardeşlerimizin müsteşrik zihniyetinden ve esintilerinden kurtulmaları, içimizi bulandıracak, gönlümüzü karartacak, sapıkları memnun edip bizleri yaralayacak, duygularımızı zedeleyecek, İslâma ve mü’minlere diş bileyen zâlimlerin eline silah verecek, onlara alt yapı ve imkan hazırlayacak… konular bulmak veya ilmî komiklikler sergileyen başlıklar türetip onlar üzerine akademik unvanlar bina etmek yerine bu ve benzeri hayırlı eserlere uzanmaları, onları ihyâ etmeye çalışmaları. Bu eserlerin bize taşıdığı asil bilgileri, asırların getirdiği tecrübeler ve günümüzün imkanlarıyla yoğrularak ilim ve edebe susayan gönüllerin istifadesine sunmaları…

İbnü’l-Cevzî’nin torunu ise bu aziz insanı daha dolgun kelimelerle bizlere şöyle tanıtır:



“Tahâvî, hadisteki güvenirliği, İslamı yaşayışının güzelliği, her türlü fâzîletle yüklü bir insan oluşu, hadis ilmine vukûfiyeti, inceliklerini anlayış ve değerledirişi, onun nâsih ve mensûhunu biliş ve ayırt edişi konularında âlimlerin ittifak ettiği birisidir. Ondan sonra yerini alabilecek birisi gelmedi. Selef, halef herkes onu övgüyle yâd eder.”



Onun hakkında söylenen hayırlı ve güzel sözler, bu satırlara sığmayacak kadar çoktur ve o, bu sözlere fazlasıyla layık bir âlimdir.



Devrinde, ilim yolculuğunun son durağı o idi. Sahralar aşıp ona gelenler, ilmî ve manevî hazla dolu anlar yaşar, çözülemeyen, zihni kurcalayan bir çok girift konular, onun zeka ilim ve pınarından dökülen kelimelerle çözülür, böylece gönüller huzur bulurdu.



Zaman zaman zor meselelerden biri çözülüp gönüller huzur duyduğunda, bu vesîleyle takdir ve sevinçler dile geldiğinde İmam Tahâvî’nin; dayısının gönül kırıklığını ve yeminini hatırlayıp latife yollu; “Dayım hayatta olsaydı şimdi yemininin keffâretini verirdi,” dediği kaynaklarda yer alır.



Kısaca; hanefî âlimleri arasında son söz devrinde ona aitti. Eserleri ve fikirleri, sonraki asır ilim ehlinde de derin tesirler bırakmıştır.



*



Vefatı



Nil Nehri boylarında yetişen bu ilim, irfan ve samimiyet dolu insan, bu nehir kadar sel sel olup gelecek nesillere ilim akıttıktan sonra, doksan yılı geçkin hayırlarla dolu bir ömrü geride bırakarak hicrî 321 yılında, Zilkâde ayının ilk günlerinde, bir Perşembe gecesi, hayata gözlerini yummuştur…



*



Eserleri



Herkesin takdir ve istifade ettiği nadide eserleri, asırlarca bu ümmetin ilmî susuzluğunu gideren kültür hazineleri arasındaki yerini almıştır. Bu eserlerin bir kaçını yeniden hatırlamakta fayda vardır:



1 – Ahkâmu’l-Kur’ân.



2 – Meânî’l-Âsâr.



3 – Müşkilü’l-Âsâr.



4 – Eş-Şurûtu’l-Kebîr – Eş-Şurûtu’s- Sağîr - Eş-Şurûtu’l-Evsat



5 – Şerhu’s-Siyeri’l-Kebîr



6 – Şerhu’s-Siyeri’s-Sağîr



7 – Muhtasar



8 – En-Nevâdir



9 – Et-Târîhu’l-Kebîr



10 – Menâkıbu Ebî Hanîfe



.....



İmam Tahâvî’nin yukarıda zikredilen “Muhtasar”ı, Hanefî fıkhında ilk telif edilen muhtasardır. Bu tür eserler, fıkhın ana konularını zikreder ve onların bünyesinde öz ifadelerle âlimlerin bu alanlardaki görüşlerini serdederler.



İmam Tahâvî’nin bu eseri gerçekten sonraki nesillere örnek olmuş bir eserdir. Sonraki yıllarda bir çok muhtasar kaleme alınmış, İmam-ı Kerhî’nin, Kudûrî’nin, Murğînânî veya Semerkandî’nin muhtasarlarında olduğu gibi bu muhtasarlar üzerine bir çok şerhler yapılmıştır.



«Keşfü’z-Zünûn»da İmam Tahâvî’nin Muhtasar’ı ile ilgili olarak şöyle denir : “Bu kitap, mezhebimizde telif edilen ilk muhtasardır ve muhtasarların en güzeli, tertibi en hoş olanı, Ebu Hanîfe ve talebelerinden gelen rivâyetleri en sıhhatli şekilde nakledeni, dirâyet açısından en güçlü olanı, fetvâ açısından en çok tercihe şâyân olanıdır…”



Tahâvî’nin “Muhtasar”ı üzerine de şerhler yazılmıştır[3]. Zannediyorum bu şerhlerin en kıymetlisi, Hicrî 371 vefat eden Ebu Bekir Ahmed İbn Ali el-Cessâs’ın şerhidir. Bu iki zirve âlimin bir kitapta buluşmuş olması bile, başlı başına bir kıymettir. Kıymetini idrak edenin nezdinde kolay kolay erişilemez, altın, gümüş ve mücevherlerle ölçülemez bir hazinedir.



Ancak ortada acı diyebileceğimiz bir gerçek vardır. Bu insanın geride bıraktığı paha biçilmez ilmî hazîne üzerinde günümüzde çok az çalışma vardır ve bir çok eseri henüz el yazması olarak kütüphane raflarında kendisine uzanacak hayırlı elleri beklemektedir.



*



Bir kaç kelime



Biz de ümitle bu şuur ve azme sahip ilim ehlini, onların ortaya çıkaracağı ilmî eserlere gereken kıymeti verecek ve takdir edecek insanları bekliyoruz.



Bundan çok daha âcil olan bir beklentimiz daha var: Akademik alanda çalışan kardeşlerimizin müsteşrik zihniyetinden ve esintilerinden kurtulmaları, içimizi bulandıracak, gönlümüzü karartacak, sapıkları memnun edip bizleri yaralayacak, duygularımızı zedeleyecek, İslâma ve mü’minlere diş bileyen zâlimlerin eline silah verecek, onlara alt yapı ve imkan hazırlayacak… konular bulmak veya ilmî komiklikler sergileyen başlıklar türetip onlar üzerine akademik unvanlar bina etmek yerine bu ve benzeri hayırlı eserlere uzanmaları, onları ihyâ etmeye çalışmaları. Bu eserlerin bize taşıdığı asil bilgileri, asırların getirdiği tecrübeler ve günümüzün imkanlarıyla yoğrularak ilim ve edebe susayan gönüllerin istifadesine sunmaları…
__________________

Ve Rahman çöle düşen rüzgarın suya verdiği
can misali sevmeyi öğretti gariplere.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.radyotebessum.tr.cx
 
İmam Tahâvi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
tebessüm forum :: İSLAMİYET :: Sahabeler&Evliyalar-
Buraya geçin: